BOŞANMA SONRASI BEKLEME SÜRESİNİN KALDIRILMASI DAVASI (İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI DAVASI)
Genel Bilgiler
Türk Hukukunda, boşanan kadının yeniden evlenebilmesi, nesebin karışmaması için bazı şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar Türk Medeni Kanunu md. 132(kadın için bekleme süresi) ve Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 26. Maddesinde(kadının bekleme süresinin başlangıcı) belirtilmiştir. Bu maddelere göre;
TMK md. 132 : ‘Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.’
Nüfus Hizmetleri Kanunu md. 26 : ‘Kadının bekleme süresi, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ifade eder.’
Boşanma sonrası yeniden evlenebilmek için kadına şart koşulan iddet süresinin amacı, kadının olası gebelik durumunda doğacak olan çocuğun nesebinin sağlıklı olarak belirlenebilmesidir.
Kadın boşanma sonrası hamile olmadığını kanıtlamadığı veya eski eşiyle evlenmediği sürece süre bitmeden önce bir başkası ile evlilik gerçekleştiremez.
Türk Medeni Kanunu md. 285’e göre; ‘Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.’ Anılan madde hükmü, babalık karinesini iddet müddeti ile ilişkilendirmiştir. Bu karinenin engellenmesi ve 300 (üç yüz) günlük bekleme süresinin kaldırılması için dava yoluna başvurulmalıdır. İddet Müddetinin Kaldırılması için açılan dava 1-3 ay arasında karara bağlanmaktadır.
Kimya Hukuk & Danışmanlık olarak İddet Müddetinin Kaldırılmasına ilişkin çok sayıda davamız bulunmaktadır. Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk Avukatları Av. Ali Kimya ve Av. Selin Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.
İletişim:0342-3223337 – [email protected]
*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.
ANONİM ŞİRKETLER VE HUKUK DANIŞMANI BULUNDURMA ZORUNLULUĞU HAKKINDA
Hak arama hürriyeti bağlamında her birey ve tüzel kişilik kendi namına adli mercilere müracaat edip, dava ve şikayet haklarını kullanabilmektedirler.
Bu hakkı kullanabilmek için gerçek kişi veya yetkili organın tam fiili ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Bir başka deyişle hakları kullanma yönünden kısıtlı olmamalıdır.
Türk Hukuku uygulamasında da kişiler Avukatla temsil edilme zorunluluğu olmaksızın kendileri dava açabilmektedirler. Bu durumun meydana getirdiği hak kayıpları su götürmez bir gerçekliktir. Katı uygulanan usul yasalarını sade vatandaştan bilmesini beklemek pek de makul bir durum olmayacaktır.
Toplum olarak temel yasalardaki yeniliklerin gündelik hayatımızdaki yansımalarını içselleştirmekteyiz.
2002 yılında Türk Medeni Kanunu, 2005 yılında Türk Ceza Kanunu, 2011 yılında Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2012 yılında Türk Borçlar Kanunu, 2012 yılında Türk Ticaret Kanunu bu yeniliklerin en başında gelmektedir.
Anılan Kanunlardan Türk Ticaret Kanununda Anonim Şirketlere özgür bir çok yenilik getirilmiş olup bunlardan birisi de Anonim Şirketlerin Avukatla temsil yükümlülüğüdür.
Kimya Hukuk Bürosu olarak faaliyet konularımızın önemli bir kısmını Anonim Şirket danışmanlığı oluşturmaktadır. Şirketlerin girift yapıları ve ticari ilişkilerden doğan durumlar birçok hukuki soruna yol açabilmektedir. Şirketlerin yaşadığı hukuki sorunlarda Avukatlardan hukuk hizmeti almaları kendi tercihlerinin olmalarından öte Yasalarca öngörülmüş bir zarurettir.
Anonim şirketlerde ve Yapı Kooperatiflerinde Danışman Avukat bulundurma zorunluluğu 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile getirilen bir zorunluluktur.
Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Esas Sermaye miktarı 250 bin TL ve üzerinde olan ANONİM ŞİRKETLER ve üye sayısı 100 veya daha fazla olan YAPI KOOPERATİFLERİ sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadırlar.
Esas sermaye miktarı 250 bin TL’nin altında kalan Anonim Şirketler, Limited, Adi veya Hisseli komandit, Kolektif gibi Sermaye ve Şahıs şirketleri ile 100 üyeden az Yapı Kooperatifi ile diğer Kooperatifler için ise Sözleşmeli Avukat bulundurma zorunluluğu yoktur.
Yukarıda belirtilen hükmüne aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet Savcısı tarafından Sözleşmeli Avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgari ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.
Bu cezai yaptırım gerçeği ışığında; Kimya Hukuk Danışmanlık olarak Esas Sermaye miktarı 250 bin TL ve üzerinde olan ANONİM ŞİRKETLER ve üye sayısı 100 veya daha fazla olan YAPI KOOPERATİFLERİNİN kurumlarına hizmet verecek Avukat bulundurma yükümlülüklerini yerine getirmelerini tavsiye etmekteyiz.
Konu hakkında görüşlerinizi ve Danışmanlık talepleriniz için “[email protected]” adresine e-posta göndererek veya 0342-322 33 37 numaralı telefonu arayarak bizlerle paylaşabilirsiniz.
MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ DAVALARI
Markanın Hükümsüzlüğü düzenlemesi 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 25. maddesinde yer almaktadır.
Adli mercilere intikal eden uyuşmazlıkların önemli bir kısmını markanın hükümsüzlüğü davaları oluşturmaktadır.
Markanın hükümsüzlüğü yargılaması hukuk muhakemeleri kanununa göre yürütülse de; Ceza Hukukunun süjelerinden Cumhuriyet Savcısı ve ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşlar 25. Maddenin 2. Fıkrası uyarınca bu davayı açabilmeye yetkili durumdadır.
Hükümsüzük kararı markanın sicilden terkin edilmesi sonucunu doğurması nedeniyle mülkiyet hakkıyla doğrudan ilgilidir.
Bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi için markanın tescilinin mutlaka veya nispi red nedenlerinden birinin mevcudiyeti gerekmektedir. Bu anlamda tescili konu olan mal ve hizmetin bir başka mal ve hizmet yönünden ayırt edilemeyecek kadar benzer olması ya da tamamlayıcı nitelikteki bir sınıfta markanın tescil edilmiş olması markanın hükümsüzlüğü sonucunu doğuran bir durumdur.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu markanın hükümsüzlüğü davası açılabilmesi için 5 yıllık hak düşürücü süreyi dava şartı olarak düzenlemiştir. Bu anlamda hükümsüzlük talebi sunacak olan marka sahibi, bu talebini öğrenim tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde muhataba yöneltmelidir.
Markanın hükümsüzlüğüne ilişkin Mahkeme kararının ifası için verilen kararın kesinleşmiş olması gerekmektedir.
MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE İPTAL DAVASI ARASINDAKİ FARKLAR
Markanın Hükümsüzlüğü düzenlemesi 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 25. maddesinde yer almaktadır. Maddenin devamında iptal halleri ayrı bir bölümde düzenlenmiştir. İptale ilişkin davalarda Türkpatent’e sunulan itirazların reddine ilişkin kararların iptali dava konusu edildiği için bu da Türkpatent’e de yöneltilmektedir.
25 inci madde gereğince markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi hâlinde bu karar marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya bu Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır. 26 ncı madde gereğince markanın iptaline karar verilmesi hâlinde ise bu karar, iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarihten itibaren etkilidir. Ancak talep üzerine, iptal hâllerinin daha önceki bir tarihte doğmuş olması hâlinde iptal kararının bu tarihten itibaren etkili olacağına karar verilebilir.
6769 SAYILI SINAİ MÜLKİYET KANUNU DÜZENLEMESİ IŞIĞINDA MARKA HAKKINA TECAVÜZ DAVALARI
Marka Hakkında Genel Bilgiler
Marka, bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir.
Marka ile ilgili ayırt edici özellik, markada kullanılan işaretin benzer ürün ya da hizmetlerden farklılaşmayı sağlayan ayırt edici bir özelliğin bulunması gerekliliğidir.
Marka, daha önce 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK ile korunuyorken 10.01.2017 tarihli 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle bu kanun kapsamında daha kapsamlı korunmaya başlamıştır.
Marka Tescilinin Kişiye Sağladığı Haklar Nelerdir?
Hak sahibi, usulüne uygun şekilde marka tescilini tamamlamış olması halinde, tescilli markanın itibarından haksız kazanç ve avantaj sağlayacak fiillerin önüne geçmiş olur. Tescilli markanın, izinsiz kullanılması durumunda hak sahibi, hak ihlali gerçekleştiren kişiye karşı hukuki ve cezai yaptırım uygulanması talebinde bulunabilir. Bu anlamda marka sahipleri, Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurarak haklarını güvence altına almalıdırlar.
Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller Nelerdir?
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesinde Marka Hakkında Tecavüz Sayılan Fiiller sayılmıştır;
‘(1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
- a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
- b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
- c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.’
Aynı kanunun 30. maddesinde ise Marka Hakkına Tecavüze İlişkin Cezai Yaptırımlar yer almaktadır;
‘(1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(3) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.
(6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.
(7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara elkonulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.’
Tecavüz Nedeniyle Açılacak Davalarda Zamanaşımı Var Mıdır?
Marka hakkına tecavüz nedeniyle açılacak tüm davaların, fiilin ve failin öğrenilmesinden itibaren Borçlar Kanunu md. 60 gereğince 1 yıl ve her halde 10 yıl içinde açılması gerekir.
Markaya tecavüz ile birlikte haksız rekabet söz konusu olan durumlarda; markaya tecavüz nedeniyle haksız rekabet davası açılmışsa bu davanın Türk Ticaret Kanunu md. 62 gereğince hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde ve her halde hakkın doğumundan itibaren 3 yıl içinde açılması gerekir.
Marka hakkına ilişkin haksız eylem devam ediyorsa sürece zamanaşımı işlemez.
Marka Hakkına Tecavüz Edilmesi Durumunda Bir Avukattan Yardım Alınmalı Mıdır?
Marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda açılacak olan dava yada tarafınıza açılmış olan davanın sonucunda büyük hak kayıpları yaşanabilir. Açılacak olan davanın çeşidi, deliller, süreler gibi takip edilmesi gereken hallerin mevcudiyeti nedeniyle Marka hukuku alanında uzman bir avukattan muhakkak yardım alınmalıdır.
Kimya Hukuk & Danışmanlık kurucumuz Av. Ali Kimya, Türk Patent Kurumu nezdinde kayıtlı Marka-Patent Vekili olup; marka tescil ve itiraz işlemlerinin yürütülmesinde önemli sayıda dosya birikimi bulunmaktadır.
Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk Avukatlarımızdan Av. Ali Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.
İletişim:0342-3223337 – [email protected]
*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
Genel Bilgiler
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ‘Ölüm ve bedensel zararlar’ başlıklı 53. Maddesinde ölüm halinde uğranılan zararların içerisinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar da yer almaktadır.
Destekten yoksun kalmaya ilişkin tazminat talepleri için;
-Hukuka aykırı bir fiil ile desteğin ölümü,
– Bunun sonucunda bir zararın meydana gelmiş olması,
– Fiil ile zarar arasında illiyet bağının varlığı,
– Hukuka aykırı fiilin kusurla işlenmiş olması gerekir.
Ölümün yol açtığı zarar, ölenin değil destekten yoksun kalanların zararıdır. Söz konusu zarar, ölümün kendisi değil; ölenin yakınlarının destekten ve yardımdan yoksun kalması nedeniyle ortaya çıkan zararlardır. Destek ve yardımdan yoksun kalanların tazminat hakkı, ölenden geçen bir miras yada hak değil; bu kişilerin kişiliklerinde doğan bağımsız bir haktır. Bu hak, ölenden miras kalmadığı için, ölenin terekesine katılamaz ve alacaklıları tarafından haczedilemez.
Kimler Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talep Edebilir?
Destekten yoksun kalanlar, ölenin parasal, bedensel ve düşünsel hizmetlerinden , yardımlarından, bakım ve gözetiminden, bilgi eve deneyimlerinden yoksun kalanlardır. Bu durum çokça örneklendirilebilir;
Evli eşler yada nişanlılar, ana-babanın çocuğun desteğinden yoksun kalması, çocuğun ana-babanın desteğinden yoksun kalması, öğrencinin burs desteğinden yoksun kalması, kardeşlerin birbirlerinin desteğinden yoksun kalması, babanın vefatında anne karnında olan ceninin babanın desteğinden yoksun kalması vs.
Yoksun kalınan destek, sadece parasal nitelikte olmayıp; eylemli ve düzenli olarak yapılan her türlü bedensel ve düşünsel hizmet edimi de destekten sayılır. Örneğin, yaşlılık veya maluliyet gibi durumlarda yapılan bakım işleri, ev işleri gibi hizmetler de destek kavramı içerisindedir.
Hak sahipleri, dava açarak maddi tazminat talebinde bulunabilecekleri gibi; aynı dava içerisinde manevi tazminat talebinde de bulunabilirler.
Destekten yoksun kalan kişi tazminat talebinde bulunurken, yoksun kaldığı desteğe ilişkin mahkemede yeterli kanı uyandıracak nitelikte bilgi ve belge sunmalıdır.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
Haksız eylem ve hukuka aykırı bir olay sonucu meydana gelen zararın giderilmesinde temel ölçü ‘Hukuksal Değerlendirmeler’dir. Hukuksal değerlendirme aşamasının tamamlanmasından sonra parasal hesaplama yapılır.
Tazminat hesaplanırken;
Ölüme sebebiyet veren olay, kusur, sorumluluk, ölen kişinin yaşı, kalan bakiye yaşam süresi, destek olunan konu, destekten yoksun kalanların zarar süreleri, destek payları, tazminatın parasal ölçüsü gibi kriterler belirlenerek bu doğrultuda hesaplama yapılır.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Davasında Zamanaşımı Var mıdır?
6098 Sayılı Borçlar Kanunu’muzun 72. Maddesinde;
‘Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.’ Denmektedir.
Yukarıdaki madde uyarınca, hak sahiplerinin tazminat isteminin zamanaşımı süresi, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıldır. Bazı durumlarda zarar hemen ortaya çıkmaz. Bu halde zamanaşımı süresi 10 yıl olacaktır.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Davası İçin Avukata Başvurmak Gerekli Midir?
Destekten yoksun kalan kişiler, yoksun kalınan desteğin tazminatın konusunu oluşturup oluşturmayacağı, destekten yoksun kaldıklarının kanıtlanması için mahkemeye sunulması gereken evraklar, başvuru için kanunda yazılı yasal süreler gibi hukuki bilgi gerektiren konularda hataya mahal vermemek adına bir Avukattan yardım almalıdır.
Kimya Hukuk olarak Destekten Yoksun Kalma Tazminatına ilişkin çok sayıda davamız ve hukuki danışmanlığımız bulunmaktadır.
Daha ayrıntılı bilgi için Kimya Hukuk Avukatları Av. Ali Kimya ve Av. Selin Kimya ile bağlantı kurmanızı tavsiye etmekteyiz.
İletişim:0342-3223337 – [email protected]
*Bu makale Av. Selin Kimya tarafından yazılmış olup, yazılı rıza alınmaksızın farklı bir platformda yayınlanması telif hakkı ihlali oluşturacaktır.